Tel Abyad’da son 1,5 yıldır IŞİD’in denetiminde yaşayanlar örgütün katı şeriat uygulamalarına maruz kaldıklarını söylüyorlar.
Kimi sigara içtiği, kimi cizye vergisini az ödediği, kimi örgüte ‘İslam Devleti’ yerine ‘IŞİD’ dediği, kimi de ‘İslam’a hakaret ettiği’ suçlamasıyla tutuklanmış.
İsminin yazılmasını istemeyen 65 yaşındaki Tel Abyadlı A.K., cizye vergisini az ödediği gerekçesiyle hapse atıldığını, üç ay boyunca 1 metre uzunluğunda ve 1,5 metre genişliğindeki hücrede kaldığını söylüyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Hortumla dövüyorlardı. Bazen zincirle dövüyorlardı. Suçunu ağır gördükleri kişilere ise elektrik veriyorlardı. Ben de çok kez hortumla dövüldüm.”
Tel Abyad’a girdiğimizde, IŞİD’in cezaevine gitmek istediğimizi söyledik. Bize tarif edilen yer, yaklaşık 150 metrekarelik bir alana yapılmış eski tarihi bir evdi.
Cezaevine dönüştürülen ve çevresi demir parmaklıklarla kapatılan bu ev 12 koğuş ve 10 tane tek kişilik hücreden oluşuyor.
Koğuşların içinde sadece birer battaniye ve birer yastık var.
Cezaevinde kalan birinin anlattığına göre 3 metre genişliğinde ve 4 metre uzunluğundaki koğuşlarda bazen 8, bazen de 12 kişi kalabiliyormuş.
Koğuşlar karşılıklı dizilmiş. Hemen yakınında ise, 1 metre genişliğinde ve 1,5 metre uzunluğunda tek kişilik hücreler var. Güneş görmeyen bu hücrelerin içinde bir de tuvalet var.
IŞİD’in Tel Abyad’daki cezaevinde kalan 53 yaşındaki M.K. can güvenliği nedeniyle isminin açıklanmasını ve fotoğrafının çekilmesini istemiyor.
Örgütten bahsederken ‘IŞİD’ demiyor, onun yerine “Devli İslam” diyor yani ‘İslam Devleti’. Örgüt ‘IŞİD’ ifadesini kullanan ve ‘Devli İslam’ demeyen kişileri cezalandırıyormuş.
IŞİD Tel Abyad’dan püskürtülmüş olsa da, M.K. yine de örgütün adını anarken temkinli.
“IŞİD artık burada yok ama benim akrabalarım Rakka ve Mınbıc’da. Eğer onların aleyhine konuştuğumu görürlerse oradaki akrabalarımı infaz ederler onun için yüzüm görünmesin” diyor.
Aslen Tel Abyadlı olduğunu ve uzun bir süre kentte yaşadığını belirten M.K daha sonra Rakka’ya gitmiş.
IŞİD’in Rakka’yı ele geçirmesinin ardından artan baskı ve Suriye rejiminin kenti bombalaması üzerine tekrar memleketi Tel Abyad’a dönmüş.
Üç ay sonra, 2013 yılının sonlarına doğru ise, zulmünden ve baskısından kaçtığı IŞİD, bu sefer Tel Abyad’ı ele geçirmiş.
IŞİD’in Tel Abyad’ı ele geçirmesiyle kentten ayrılmayı düşündüğünü ancak çocuklarının buna razı olmadığını, artık göç etmek istemediklerini söylüyor.
Köyde tarım işiyle uğraşarak geçimlerini sağlayan M.K başından geçenleri şöyle anlatıyor:
“IŞİD kent merkezine yoğunlaşmıştı. Köylerde daha azdılar, biz de Rakka’dan geldikten sonra ‘Bize karışmazlar’ diye köyümüzde yaşadık. Köydeki ekinlerimizi kaldırdıktan iki gün sonra eli silahlı dört örgüt mensubu bana ‘Siz az cizye (gelir) vergisi vermek için gelirinizi bize tam söylemediniz. İslam Devleti’ne yalan söylediniz ve böylece suç işlediniz’ diyerek gözlerimi kapatıp beni araca bindirerek cezaevine götürdüler.”
“Koğuşun içerisine koyduktan sonra gözlerimi açtılar. Koğuşun içinde beş kişi kalıyorduk. Aralarında sigara içtiği, Allah’a küfrettiği, Cuma namazında iş yerini kapatmadığı ve İslam Devleti yerine DAİŞ (IŞİD) dediği gerekçesiyle tutuklananlar vardı.”
“Koğuşta kaldıktan 8 gün sonra gelip beni aldılar ve cezaevinin üst katında olduğunu tahmin ettiğim Şer’i mahkemeye götürdüler. Mahkeme başkanı uzun sakallı ve çok etkili biriydi. Bana sorduğu ilk soru “İslam’ın şartları nelerdir ve namaz kılmayı biliyor musun?” oldu. Ayrıca bilip bilmediğimi öğrenmek için birkaç dua sordu. Ben de namaz kılmayı ve İslam’ın şartlarını bildiğimi söyledim. Şer’i hâkim bana ‘İslam’ın şartlarını madem biliyorsan neden cizye vergisini az vermek için İslam devletine yalan beyanda bulunuyorsun?’ diye sordu.”
“Ben de yalan söylemediğimi ve gelirimi İslam Devleti’nden saklamadığımı söyledim. İfademden sonra Şer’i hâkim beni getirenlere ‘Bunu götürün kararını sonra bildireceğim’ dedi. Beni tekrar kaldığım koğuşa getirdiler. Koğuş içinde gözetim altındaydık. Özellikle namaz vaktinde, kapı deliğinden namaz kılıp kılmadığımıza bakıyorlardı. Bizler de bir an önce cezaevinden çıkmak için korkudan sürekli dualar, ilahiler okuyorduk ve onların sevdiği şeyleri konuşuyorduk.”
“Günde 3 defa yemek veriyorlardı. Elektrik bazen oluyordu bazen olmuyordu. Örgüt genelde sabah namazını kıldıktan sonra koğuş ve hücrelerden aldığı kişilere işkence yapıyordu. Ben de çok kez hortumla dövüldüm. İşkence odalarında gözlerimiz kapalıydı. Bizi dövülürken kaçmamamız için bir demire bağlıyorlardı. Cezaevinde 3 ay kaldıktan sonra yılık cizye vergisinin 3 katını ailem ödedi ve serbest bırakıldım. Ortalama geliri olan aileler Devli İslam’a (IŞİD’e) yıllık 500 dolar veriyorlar. Örgütün Tel Abyad’ın merkezinde vergilerle ilgili bir kurumu var. Bu kurumun adı Divanı Zekat. Bu kurum vergileri alıyor topluyor.”
“Baskı altında yaşamak çok kötü” diyen M.K, “Çok şey gördük ama bazı şeyleri anlatamıyorum, o acılar tekrar tazeleniyor” diye devam ediyor.
IŞİD’in Tel Abyad’daki cezaevinde kalan bir başka kişi, E.H ise sigara içtiği için tutuklandığını söylüyor.
E.H. cezaevine nasıl girdiğini anlatırken zaman zaman gözleri doluyor:
“Tel Abyad kent merkezindeki evimdeydim. İş yoktu, ben de sıkılıyordum, can sıkıntısından evimin içinde sigara içiyordum. Bir baktım kapımız çalındı. Kapıyı açınca eli silahlı IŞİD militanlarını gördüm.”
“Beni pencerede sigara içerken gördüklerini ve gözaltına alacaklarını söylediler. Gözlerimi kapatıp arabaya bindirerek cezaevine götürdüler. Koğuşa soktular. Koğuşumda 9 kişi vardı. Onlardan kimi dans kanalları izlediği için, kimi Cuma namazında iş yerini kapatmadığı için, kimi de Özgür Suriye Ordusu, Suriye ordusu ve YPG’yle bağlantılı oldukları suçlamasıyla tutuklanmıştı.”
“Cezaevinde tüm örgüt mensupları Arapça konuşuyordu ama bazılarının Arapçası Suriye Arapçası değildi. Mısır, Tunus ve Pakistanlı örgüt üyeleri vardı. Bunu da şivelerinden anladım. Cezaevindeki üçüncü günümde gözlerimi kapatarak beni sorgu odası olduğunu tahmin ettiğim bir yere götürdüler. Sigaranın İslam’da yasak olduğunu söylediler ve neden içtiğimi, başka kimlerin içtiğini ve Tel Abyad’da sigara satışını kimlerin yaptığını sordular. Ben de kimin sattığını bilmediğimi söyleyince 40 kırbaç cezası aldım. Kırbaçtan dolayı sırtımdan kan geliyordu, çok acı çekiyordum.”
E.H. korktuğu için bana önce sırtını açmak istemedi. Daha sonra ikna ettim ve sırtını gösterdi. Morarmıştı, kırbaç izleri vardı.
“Onlar işkence yaparken ‘Yapma, vurma’ diyemiyorsun. Öyle dersen daha fazla vuruyorlar. İşkence gördükten sonra koğuşuma alındım, orada yaralı halimle iki hafta kaldım ve sonra serbest bırakıldım. Serbest bırakıldığıma inanamıyordum. Cezaevinde işkenceyle ölebileceğim korkusunu hep yaşıyordum çünkü IŞİD’liler birkaç kişinin cezaevinde öldüğünü söylemişlerdi.”
E.H sigara içtiği için tutuklandığından ve cezaevinde gördüğü işkencelerden dolayı artık sigara gördüğü zaman aklına cezaevi günlerinin geldiğini söylüyor.
Haber:Hikmet Durgun BBC Türkçe