Amerikalı beyazlar bir kaç yüzyıl yerli halkın gelenek ve göreneklerini anlamamıştır. Beyazlar Kızılderilileri anlamadığı gibi Kızılderililerde beyazları anlamıyordu. Beyazların yerlilerin (Amerika) topraklarına niçin geldiğini ve onlara ” yabancı” olan bu toprakları neden işgal ettiklerini...
Amerikalı beyazlar bir kaç yüzyıl yerli halkın gelenek ve göreneklerini anlamamıştır. Beyazlar Kızılderilileri anlamadığı gibi Kızılderililerde beyazları anlamıyordu. Beyazların yerlilerin (Amerika) topraklarına niçin geldiğini ve onlara ” yabancı” olan bu toprakları neden işgal ettiklerini de … Bu Kızılderililerce anlaşılır değildi. Zaptetmek yoktu onlarda.
İlk kabile dönemi insanlarına göre; ‘inanışları da bu yönde’ tüm topraklar kabilenin olup,koruyucu ruhlar tarafından korunuyordu.
Yabancı bir toprağa gidip o topraklara el koymak,kızılderili geleneklerinde yoktu.
Böyle olması aralarında savaşlar olmuyor anlamına gelmesin. Komşu kabileler arası savaştan sonra halkını köleye çevirmez,onların kendi seçtikleri şefleri değiştirmez,düzenlerini bozmazlardı. Sadece haraç alırlardı. Savaşın ganimeti olarak gördükleri kadar olan bir ganimeti -yiyecek- olarak alırlardı. Amerika’nın fethi iki dünya arasında bir çatışma demekti… Meksika kıyıları 1519 yılında;üçer direkli onbir parça kalyondan oluşan bir donanma gördü. Bu geniş tekneli kalyonların burun ve kıç tarafları sudan çok yukarıdaydı. İki yandaki dört köşeli lumbuzlarda ise top namluları uzanıyordu. Güverte boyunca askerlerin mızrakları ve silahları görünüyordu. Amiral ana gemisinin burnunda,geniş omuzlu, sakallı,beresini yarıya indirmiş biri duruyordu. Gözleri dümdüz kıyıya ve orada toplanmış olan yarı çıplak ” Kızılderili” halk kalabalığına dikilmişti. Amiral ana gemisindeki bu adamın adı Kortes’di… Meksika’nın fethi için gönderilmiş filonun komutanıydı… Tarihi az biraz sevenler için,Kortes ismi hiçte hoş değildir… Her ne kadar İspanyol valiliğinin ”komutanlıktan alınma” mektubu cebinde olsa da, Kortes için bu emirin ne önemi olabilirdi?! Bu yeni iki kıtanın tarih için macerası yeni başlıyordu…
İnsanoğlu Amerika kıyılarına adalardan başlayarak ayak basmıştı. Sonra bir adadan ötekine. … Karşısında yeni bir dünya uzanıyordu. Bol sulak araziler ve ormanlar uzanıyordu… Büyük sulak araziler, kadame kademe büyüyen göller… Dünyanın gördüğü en büyük şelale bile buradaydı. Ve İnsan fethederek ilerliyordu. … Tarih ardına bakmaz. … Kortes’de acıyı ve köleliği hatta bu kıtaya salgın hastalıkları beraberinde getiriyordu… Acımasız insan yine ve aslında kendine bile acımayacağını ispat ediyordu. .. Cansalo Pisarro ise müfrezesiyle birlikte karlı yüksek And dağlarını aşıyordu … Düşmemek için askerler kollarını açıyor,nefes alırken bile zorlanıyorlardı. Başka bir yerde Kesada ile arkadaşları,balta ve bıçaklarla Güney Amerika cangıllarında kendilerine yol açıyordu. .. Sarmaşıklar ellerine yapışıyor ,ayaklarına adeta kapanıyordu. .. Bu doğanın adeta kıyma bu güzelliğe diye insana son yakarışıydı…
Dikkat! Üye/Üyeler ve ziyaretçiler suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği/yorumu Site’de paylaşmamalı. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.