HABER ANALİZ:MUHİTTİN DURMAZ
ARAYIŞ HABER
Hedef 2023 sloganının ardından,Yeni Türkiye söyleminin geliştirildiği
son zamanlarda,Türkiye’nin geldiği noktayı ve gidişatı değerlendirmek
gelecekte yaşayacağımız zamanlar hakkında bizi aydınlatacaktır.
Hedef 2023 denirken,1923 Türkiye’si anlayışının yani kurucu iradenin tarih edileceği eylem ve söylemlerle kendini ortaya koymuştu.
Siyasi iktidarın,Misak-ı Milli’yi umursamadığı terör örgütüyle müzakere çerçevesinde ortaya çıkarken,Türkiye’den 17 vilayet isteyen Barzani’nin Diyarbakır meydanında,’Kuzey Kürdistan’a hoş geldiniz,Sayın Barzani’ sözleriyle karşılanması,Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi toprağında hukuki varlığı tartışılır duruma getirdi.
Ergenekon ve Balyoz gibi,orduyu hedef alan,sonrasında cemaatle girilen kavgalardan dolayı ‘cemaat orduya kumpas kurdu,bizi
kandırdı’gerekçesiyle yıllarca hapis yatırılan komutanların beraat ettirildiği davalar,o davaların sürecine bakıldığında,cumhuriyetçi,laik kadroların tasfiye süreci olduğu,istenilen ‘Yeni Türkiye’de’ o anlayışa yer olmadığı için açılan davalar olduğunu görürsünüz.
Dinci guruplar,Lozan’ı zafer değil,mağlubiyet olarak tanımlarken,o gurupların bel bağladığı iktidarın,bırakın Lozan’a ek kazanım elde etmeyi,Lozan ile elde edilen kazanımları da bıraktığı ortadadır.
Ege denizinde bulunan,16 türk adasına Yunanistan tarafından,fiili işgal uygulanıp,vali atanırken,hükümetin bir bakanının ‘fiili durum,yasal durumu ortadan kaldırmaz’ açıklaması akıllara egemen devlet kavramında yer alan fiili işgali bitirme gereğini hatırlatmaktadır.Hükümet fiili işgali bitirmek için ne yapmaktadır.
Türkiye’nin yurt dışı bir başka toprağı olan,Süleyman Şah Karakolu neden terk edilmiştir?
Sosyal hayatta da durum farksızdır,12 yılda kadın cinayetleri %1400 artmış,kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar neredeyse olağan hale gelmiş,topluma sürekli ‘günah unsuru kadın’ anlayışı pompalanırken,mahkemelerin reşit olmayan,zeka özürlü olan tecavüz mağduru çocuklara ‘rızası vardı’ gerekçesiyle tecavüzcüleri serbest bırakması,toplum vicdanında kapanmaz yaralar açmıştır.
İş hayatında taşeronlaşma,taşerondan taşeronlaşmaya evrilmiş,dayı başı denilen işçi simsarlarının köle anlayışında göz göre göre gelen felaketlerde saati 5 tl’ye çalıştırılan işçiler yok edilmiştir.İktidar kaderci bir anlayışla ‘bu işin fıtratında ölüm var’diyerek,bu felaketleri sıradanlaştırmıştır.
Son sekiz yılda iş kazası adı verilen cinayetlerde 6721 işçi hayatını kaybetmiştir.
İktidar sahipleri sürekli zenginleşirken,tabanda yoksulluk artmış,bürokratik saltanat,halkın sırtına her geçen gün artan yeni yükler bindirmiştir.
İktidara gelirken,’farklılıklara,kişi hak ve hürriyetine saygı’ diyen anlayış,kişi hak ve hürriyetlerinden sadece türbanı baz almıştır.
Gezi eylemleri sırasında kullanılan ayrıştırmacı,kutuplaştırıcı dil,geziden sonra da sürmüş,sıkı yönetim dönemlerine rahmet okutacak bir ‘iç güvenlik yasası’ çıkarılmış,muhalif her ses ezilmeli kararlılığına girilmiştir.
Dinci anlayış mahalle baskısından çıkıp,kurumsal bir hale gelmiştir.
Oluşturulan havuz medyası sürekli olarak,algı manipülasyonları yaparak,özellikle,17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında,adalet ve emniyet kurumlarında yapılan tasfiyeler topluma ‘paralel devletle mücadele’ olarak yansıtılmıştır.
Basının ve muhalif her kesimin üzerinde baskılar gün be gün artarken,
başkanlık sistemi tartışmaları,tek adam yönetimi tedirginliğini arttırmaktadır.
Tüm bu ve benzeri gerekçelerle,’Yeni Türkiye’ sizin olsun deme noktasındayız.