CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni bir iddianame ile eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ABD’deki Rıza Sarraf davasına dahil edilmesini, “Zafer Çağlayan, bu büyük yolsuzluk olayı ve soruşturmasının sadece görünen yüzüdür. Bu yeni gelişme, Adalet Bakanı’nın sık sık ABD’ye, Fethullah Gülen’in iadesi için değil, bu dosya için Sarraf için gittiğini gösteriyor” diye değerlendirdi.
Cumhuriyet‘ten Erdem Gül’ün haberine göre, Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
EN BÜYÜK YOLSUZLUK
17-25 Aralık, Cumhuriyet tarihimizin en büyük yolsuzluk olayıdır. Bir hükümetin, devleti nasıl soyduğuna hep birlikte ülke olarak tanıklık ettik. O nedenle dönemin bakanı Zafer Çağlayan’ın hazırlanan iddianame ile bu yolsuzluk davasına eklenmesi, olayın sadece görünen yüzüdür.
YOLSUZLUK KANITLIDIR
Bu yolsuzluk olayında bir banka genel müdürü ayakkabı kutularında milyon dolarlar istif etmiştir. Yolsuzluk değilse neden bu milyon dolarlar bankada hesapta değil, evinde ayakkabı kutusunun içindedir? Bir bakana 700 bin liralık saat verilmiş ve kanıtlanmıştır. Alınan ve verilen rüşvetlerin tamamı ses kayıtlarıyla, banka hesaplarıyla kanıtlanmıştır. Dönemin Başbakanı’nın telefonda oğluna, “Paraları sıfırladın mı” demesi, hafızalardan silinmemiş ve silinmeyecektir.
SUÇ ORTAKLARI
Bu kadar açık ve net yolsuzluk yapan bakanların, Meclis’te yapılan oylamada iktidar partisinin milletvekillerince Yüce Divan’a gönderilmeyerek, yargılanmaları engellenmiştir. Dosyaları kapatılmıştır. Bu yolsuzluk dosyalarını kapatmak suça ortak olmak demektir. Yolsuzluğu kendileri yaptılar hep birlikte, kendileri kapattılar hep birlikte. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediler.
YOLSUZLUĞU AKLAYAN İLAHİYATÇILAR
Bu olaylar yaşanırken, süreç içinde beni en şaşırtan olaylardan biri de kendisini ilahiyatçı olarak tanıtan birilerinin bu yolsuzlukları aklayan yazılar yazması oldu. Maalesef hiçbir İslami değerle bağdaşmayan bu yazılar, bizim inanç dünyamızın kara sayfalarını oluşturacaktır.
YURTDIŞINA BİLE ÇIKAMAZLAR
Bu gelişmeler üzerine bizim milletvekillerimiz 17-25 Aralık’ta adı geçen bakanların bir daha ABD’ye gidemeyeceğini haklı olarak söyledi. Artık ABD’ye gidemeyecekleri ortada. Ama bana göre Çağlayan’la ilgili bu gelişmeden sonra bırakın ABD’yi yurtdışına bile çıkamazlar.
SARRAF İÇİN ABD’YE GİTTİ
Aslında bu gelişme, Adalet Bakanı’nın ABD’ye sık sık gitme nedenini de ortaya çıkardı. Adalet Bakanı’nın sık sık ABD’ye gitmesinin nedeni 15 Temmuz darbe girişiminin hesabının sorulması için Gülen’in iadesinin sağlanması amacıyla değil, bu dosya içindi, Sarraf içindi. Fethullah’ın istenmesi göstermelikti. Onların gündemi Sarraf dosyasıydı, Sarraf dosyasını kapatmaktı. İçeride Gülen için gidildiği algısı yarattılar ama aslında ABD’den bu dosyanın kapatılmasını istediler. Gündemleri darbeyle hesaplaşmak, FETÖ’nün iadesini sağlayıp hesap sormak değil, kendilerini ilgilendiren Sarraf dosyasıydı. Bütün anlayışları, bakış açıları ve amaçları buydu.
ADALET YÜRÜYÜŞÜ
Bütün bu gelişmeler, bizim Adalet Yürüyüşümüzün ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi. Toplumun, ülkenin, insanlarımızın adalete ne kadar ihtiyacı olduğunu bu gelişme de gösterdi. Bu olay da bizdeki adalete susamışlığın tipik bir örneği oldu. Bank Asya’nın önünden geçenler hapiste, bankanın kurulmasına önayak olanlar el üstünde tutuluyor. FETÖ suçlamasıyla çok sayıda güçsüz insan hapiste, sırtı kalın ve parası pulu olan gerçek suçlular dışarıda. Hangi adaletten, hangi ahlaktan, hangi inançtan söz ediyorlar.